23 Haziran 2015 Salı

Bi Fincan Kahve, Bi Adet Kitap


Keyifli bir kitap okuma aktivitesini daha da keyifli kılan bir şey varsa o da okurken bir fincan kahve içmektir. Türk kahvesi olanından. Çifte kavrulmuş ve az şekerli olanından. Ihım neyse.
"Kahve mi? Yok ben çaykoliğim dostum\ya da şu içinde her şeyin ekstra olduğu kafam kadar bardakta fahiş fiyatlara satılan şeyi seviyorum diyorsanız, okurken "kahve" yerine o içeceğin ismini yerleştirin, ben kahve diyeceğim :)

Gün içinde rutin olarak belli bir saatte içtiğim kahvemi elbette kitap okuyarak şenlendiriyorum. Ama eğer benimle kahve içecek bir dostcuk varsa elbette karşısında kitap okuyarak saygısızlık yapmıyorum, yapmamda. 
Bugün de Teen Wolf'un yeni sezon bölümünü izleme heyecanı ile yanıp tutuşurken, bölümün sadece fragmanının olduğunu, bölümün Amerika'lardan buralara henüz teşrif etmediğini öğrenince büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Bu moral bozukluğumu da Bi Fincan Kahve ve Bi Adet Kitap ikilisiyle geçirdim ve o anımı fotoğraflayarak en üste kondurdum.

Güzel şey kahve-kitap. Ama kitabın içinde aklını unutunca, soğuyan kahveyi içmek pek güzel değil...


Çifte kavrulmuş kahve olayını bilmeyenler için;

Çifte kavrulmuş türk kahvesi adı üstünde iki kez kavrulan kahvedir. Bir kez kavrulan ve tadına herkesin aşina olduğu 'açık' türk kahvesinden daha 'koyu', ve daha acıdır. Herkesin beğenmediği bir lezzeti olsa da kahve tiryakileri tarafından içilen, denememiş olanlar için de şiddetle önerilen bir aroması vardır. Eğer denemek isterseniz bir değişiklik yapıp kahvecinizden çifte kavrulmuşunuzu isteyebilirsiniz. Yapılış olarak açık türk kahvesinden farksızdır. Sadece köpüklü yapmak pek mümkün değildir.
Çifte kavrulmuşu "en lezzetlisinden" içmek isterseniz, eğer yolunuz düşerse İskenderun'da bulunan Tiamocosi adında ki kahveci dükkanından nefis çifte kavrulmuşunuzu kese kağıdı içinde nostaljik bir biçim de satın alabilirsiniz:)

Yazıyla ilgili herhangi bir görüşünüz var isa yorum bölümüne iliştirebilirsiniz.
Sorunuz var ise sayfanın altındaki iletişim bölümünden bana ulaşabilirsiniz!

21 Haziran 2015 Pazar

Dönüm Noktası Momo


Ne yazayım ne yazayım diye kara kara düşünürken, kitaplığımda duran, yıllaaaar yıllar önce okuduğum, hayatımın rotasını değiştiren romanı gördüm. Gözlerimi ayırarak "Aha"gibi kaba bir tepki verdikten sonra kitabı özenle elime aldım. Kitabın sayfalarında dolanırken küçük kağıtlara yazılmış notlar gördüm. Bu notlar 2009 yılında ablam tarafından yazılmış mizah dolu ve biraz da unutulmuş notlardı. Okudukça bir güzel duygulandıktan sonra fevkalade konum için kolları sıvadım.

"Yahu bir kitap nasıl hayatının rotasını değiştirebilir?" diyorsanız pekala değiştirdiğini, bununla birlikte okuma alışkanlığımı da kazandırdığını söyleyebilirim. Biraz kitaptan bahsettikten ve naçizane anımı anlattıktan sonra size de küçük bir önerim olacak.

Bu kitap Michael Ende'nin 1973 yılında yazdığı Momo adında bir kitap. Eser, Avrupa Gençlik Kitap Ödülü Şeref Listesine girmiş ve 38 dile çevrilmiştir.

"Momo, ya da zaman hırsızlarının ve çalınmış zamanı insanlara geri getiren çocuğun tuhaf öyküsü," olarak adlandırılıyor.
Evet kısaca kitabın konusu budur efenim!

Ben küçük bir çocukken bir çok yaşıtım gibi kitap okumaktan pek haz etmeyen, okuyunca sıkılan, sıkılınca "uykusu gelenlerdim." Yaşıtlarımın okumayı seven kısmı seviye atlayıp "teen" romanlara geçerken ben Pıtırcık Tatil'deyi henüz bitirememiştim. Uykum geliyordu çünkü(!)

Peki bu kitap hayatımı nasıl değiştirdi? Bendeniz okumayı nasıl sevdim?
ZAMAN GERİYE AKSIN O ZAMAN...

Bir gün şişko ve gözlüklü bir abla bize misafirliğe geldi. Elinde, bir poşet ve bir kutu vardı. Poşeti ablamla bana uzatırken "Size kitap aldım minnoşlar, bunlar okuncak ona göreee. Hı bide kurabiye aldım siz seversiniz" deyip sırıttı. Kitap mı? Minnoş mu? Bunlar saçma kelimelerdi benim için. Mühim olan şişko ablanın diğer elinde tuttuğu kurabiye kutusuydu.
Ablam, ona hediye edilen "Momo" adındaki kitabı hunharca okurken ben kurabiyeleri mideye indirmiş, bana hediye edilen 100 Temel Eserden falanca kitaba bön bön bakıyordum. Elbette okumayacaktım!
Bir sonra ki sene ablam üniversiteye gittiğinde yalnızlığıma küfürler ederek ardında bıraktığı eşyaları özenle karıştırma görevini üstlendim. Uzun karıştırmalarım sonucu elime ablacığımın hunharca okuduğu Momo'yu aldım. İlk sayfasını açıp kokladım. "Kitap kokusu bu kadar güzel miydi cidden?"
Okurken kendimi kitabın içinde kaybetmiştim. O an hissettiğim yalnızlık hissini baş kahraman Momo unutturmuştu. Herkesi dinliyordu bir kere. Adı çok ilginç ve tatlıydı. Kimsesizdi ve ben buna üzülmüştüm. Değişik bir tipti ve insanlara yardım etmeyi seviyordu. Tüm bunlar ve hikayenin geri kalanında ki zamanın öneminin fantastik bir kurguyla yazılmış olması beni kitaba bağlayan etkenlerdi. Zaten uçsuz bucaksız olan hayal dünyam bu kitapla daha da aralandı. Kitapta adı geçen kaplumbağa Cassiopeia'dan bile etkilenip bir kaplumbapa almıştım ve ona aynı adı koymuştum.
Momo karakterinin iyi bir dinleyici oluşundan etkilenip defterime onun adını koymuştum.
Ve o kitap bittikten sonra elime geçen her kitabı okudum. Okuduğum her kitapta da hayata farklı bir gözle baktım. O gün, bugündür okuyorum ve yazıyorum dostlar ve cidden çok iyi bir olay bu:)

Sizinde başınızdan bu tür bir olay geçtiyse zevkle dinleyeceğimden emin olabilirsiniz.Yorum bölümünde bekliyor olacağım.
Eğer henüz böyle bir deneyim yaşamadıysanız ve hatta okuma alışkanlığınız yoksa, size tavsiyem şunlardan ibarettir:
1-Kişiliğinize,
2-Ruh halinize,
3-İlgi alanlarınıza göre kitap seçin ve okuyun.

PEK DE ÖNEMLİ OLMAYAN BİR NOT: Momo adını verdiğim günlüğümün sayfaları bitti. Cassiopeia adını verdiğim bıcırık kaplumbağam öldü.




18 Haziran 2015 Perşembe

Su Geçirmeyen Kitap

Amsterdam'da yaşayan Jasper Jansen ve Wing Weng, dünya edebiyatı klasiklerini su geçirmeyen bir formatta basmak için bir araya geldiler. https://www.kickstarter.com/projects/jasperjansen/finally-enjoy-classic-literature-and-poetry-in-the adresinde tanıttıkları Bibliobath adlı projelerine bekledikleri destek gelirse, bu hayalleri de gerçek olacak. Amaçlarını Kickstarter' de şöyle anlatıyorlar: "Sıcak suyla dolu bir küvette, cep telefonlarımızı kapatıp büyük edebiyat klasiklerini okumak istiyoruz. Fakat suyla kağıt bir araya gelmiyor, bir poşete sarılmış Ipad'de bizim işimizi görmüyor maalesef. Biz okumak istiyoruz, göz atmak ya da parmağımızı ekranda gezdirmek değil..."
Peki nasıl olacak bu? Su geçirmeyen kitaplar, çocuklara yönelik banyo kitapları gibi hantal değil. Polipropilen kullanılarak üretilmiş sentetik kağıtlardan ve suya dayanıklı bir ciltten meydana geliyor. Projenin uygulamaya geçmesi için 15 Temmuz 2015 tarihine kadar 9 bin Euro toplanması gerekiyor. 27 günde, ekip 2 bin 545 Euro topladı. Bu arada eğer 17 Euro bağışlarsanız, Jansen ve Weng başlangıç için hazırladıkları dört kitaptan birini size hediye ediyor. Bunlar Mark Twain'in kısa öyküleri, W. B. Yeats'in seçme şiirleri, Shakespeare'in Macbeth'i ve Su Zi'nin Savaş Sanatı adlı kitabı...
Su geçirmeyen kitaplar ilk kez karşımıza çıkmıyor. 2002'de yayınlanan Aqua Erotica adlı antolojiyi, dalgıçlar yıllardır yanlarında su altına götürüyor ve balık türlerini tanıyabilmek için kullanıyor.
Kaynak: Sabit Fikir
http://www.sabitfikir.com/haber/bu-kitaplari-plaja-gonul-rahatligiyla-goturebilirsiniz

Franz Kafka-Dönüşüm


İlk kez 1915'te "Die weissen Blaetter" adlı aylık dergide yayımlanan "Dönüşüm", Kafka'nın en uzun ve tanınmış öyküsüdür ve yayımlanmasının üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen hala tüm dünyada en çok okunan kitaplardandır.
Alman Edebiyatından Türkçeye en sık çevrilen eserlerden biri olan "Dönüşüm" şimdiye kadar Vedat Günyol, Arif Gelen, Kamuran Şipal,  Ahmet Cemal, Melek Nergiz, Mehmet Harmancı ve Gülperi Sert tarafından dilimize kazandırıldı.
Her bir çeviride, Dönüşüm eseri farklı bir kimlik kazandı; farklı yorumlar, farklı bakış açıları.
Her çevirmen Kafka'nın hissettiği gibi yazamayacağına göre kendilerine hangi duyguları yakın buluyorlarsa onu hissederek eseri çevirdi.
Bu yüzdendir ki çevirmen deyip geçilmemeli. Onlarda en az yazarlar kadar kitabı yaşayarak ve hissederek çeviriyor. 
Ben Gülperi Sert'in çevirisini okudum. Anlatımı anlaşılır ve tasvirleri doyurucu. Daha da tatmin olabilmek için orjinal dili şiddetle tavsiye edilir.

Dönüşüm Üzerine
Öykünün başında bir kumaş pazarlamacısı olan Gregor Samsa bir sabah uyandığında kendini kocaman bir böceğe dönüşmüş halde bulur. Öykünün ilk cümlesinden şoke olan okur, Gregor Samsa'nın böceğe dönüşmesinin bir gerçek mi yoksa sadece bir hayal mi olduğu konusunda düşünmeye başlar. (İlk okuduğum da ben de ikilem içindeydim)
Baş kahraman Gregor aynı evde yaşadığı annesi, babası ve kız kardeşinden kendini saklamaya çalışırken aynı zaman da normal şartlar altında her gün gitmekte 'zorunlu' olduğu işine gitmez. Böcekken nasıl bir kumaşı pazarlayabilir ki?

Sahi neden böcek? diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Ona da şöyle bir cevabımız var: Franz Kafka'nın hayvan kahramanlara olan bir sevgisi vardır. Eserlerinde panter, maymun, fare, çakal, akbaba, yarasa, sansar ve böcek gibi hayvanlar kullanılmıştır. Çoğu kez seçilen hayvanın özelliği yazarın kahramanında vurgulamak istediği "özellikle" örtüşür. Örneğin "Dönüşüm" de kocaman böceğin görevi, kahramanın aşağılık kompleksini, ezilmişliğini, yabancılaşmasını ve toplum dışında oluşunu vurgulamaktır.

Kafka'nın 19 Ocak 1914'te güncesine Dönüşüm eseri için yazdığı şu not oldukça ilginçtir: "Okunmaz bir son. Neredeyse baştan aşağı kusurlu." Yazarın bu memnuniyetsizliğinin sebebi hikayenin anlatım perspektifinin okuru soğutacağı endişesi ve ileri ki bölümlerde gerçekleşen olaylarda psikolojik olarak inandırıcılıktan uzak olacağı korkusudur. 

Bana kalırsa kitabı okurken ki o "konuya alışma süresine" kadar bir insanın böceğe dönüşmesi okuyucuyu soğutabiliyor. Betimlemeler de hayalinizde canlandırdığınız adamdan biraz korkabiliyorsunuz. Ancak dediğim gibi bu sadece alışma süresi bitene kadar. Daha sonra "Yahu cidden böyle bir şey olsa ben ne yapardım acaba?" olayına bağlayıp düşünmekten kitabın sonuna geliyorsunuz. Kitabın sonunda ise 100 yıl önce böyle bir eser ortaya koyan Franz Kafka'ya şaşırıyorsunuz. Okuyup da pişman olmayacağınız çarpıcı bir Dünya Klasiği olmakla birlikte kitaplığınızda da yeri olmalı.
Yanı sıra, kitapla eş diyaloglu filmini de aşağıda ki linke tıklayarak izleyebilirsiniz.

Dönüşüm (Film) Türkçe Altyazılı



17 Haziran 2015 Çarşamba

İlk Yazım!

'Kitap' bir çok kişiye farklı anlamlar çağrıştırsa da, akla ilk gelen şey aynıdır. Sayfa, yazı, cilt.
Ancak kimine göre bir kitap, sadece sayfa, yazı ve ciltten oluşmaz. 
İçeriğine kapılıp giden, satırları okurken kendinden bir şeyler bulan, kafasında ki karmaşık düşüncelerden sıyrılmak için romanlarına sığınan, sevdiği kitaplarda ki karakterleri kendi içinde ölümsüzleştiren, okumanın bir tür terapi olduğunu düşünüp kendi kendisinin psikoloğu olan o nadide insanlar: Burada paylaşacağım her bir yayınla daha çok hayalperestin ve kitap kurtlarının toplanmasını ümit ediyorum. 
Bir sonraki yazımda kitap önerisi\eleştirisi yapacağım. 
Bol kitaplı günler dostlar!
google-site-verification: googlecb64ffbd2229785a.html